Önce yalnızlığa itildik sonra demografik gruplarda birleştirildik, Segmente edilip benzeştirildik, iletisim mesajlarında ayrıştırıldık.
“Müşteri veli nimettir” diye yola çıkıldı; sonra “Ne üretsem nasılsa mecbursun, alırsın” denildi. Birdenbire rekabet farkedildi. Müşteriyi kapmak için binbir oyun tüketildi . Sonra yeni nesil tüketici keşfedildi, sadakati için çok emek verildi. Ona “Sen kralsin” dendi bazen de üzerine kapılar kilitlendi.
Zaman geldi sosyallesmeyi unuttuk; ekranlaşmaya yüz vurduk. Yalnızdık bilgisayar başında sanallarda; tekrar buluşur olduk sosyal medyada.
Şimdilerde ‘Hashtag’lerle kavuşuyor, Foursquare’de bulusuyor, Instagram’da paylasiyor, ‘tweet’lerle anlaşıyoruz
Kavuşmak ve paylasmak ne güzel… Her daim… Aynı tüketilmeden tüketmek gibi….
Ben Pazarlamacının etik, atik ve çevik olanını severim…
Pazarlama yolunu seçmişseniz eğer; önce etik, yerine göre atik, her zaman çevik olmak gerekir.
Pazarın değişkenlerinde doğru stratejiyi bulmak için atak, çomaklara (rakiplere) karşı çabuk, krizlere ve yenilgilere karşı çelik gibi olmalı bu yola baş koyanlar.
Esneklik , dinamiklik, analitiklik pazarlamanın “wellness” tarafıdır… Sürekliliği ve sağlıklı süreçleri temsil eder. Kişinin de akıl ve ruh sağlığını elde tutmasına bir kaynaktır. Değişime, değiştirmeye, değiştirilmeye karşı gelen duvarların size dayanıksız gelmesidir bir başka deyişle.
Yaratıcılık pazarlamada kaygan bir zemindir. Bazen parlak fikirleriniz ve üretim gücünüz işinize farklı boyutlar kazandırır; bazen de işi yaratıcılık olanların keskin gözlerini üzerinize çeker… Ne taraftan ele aldığınıza göre değişkenlik gösterir.
Samimiyet esastır. İnanmadığınız ve zorlandığınız her konu algılamalara da yansır. Aynaya dikkatli bakmak, kırmadan kullanmak ister.
Sevgi, tutku ve aşk kilittir. Bu işe gönül vermeden kapıları açmak hiç de kolay değildir.
Herkes o ilk çığlığı bekler. Bir bebek doğarken,o çığlık, dünyaya ilk merhabaya, sağlığa işarete ve kavuşmanın ilk anına bürünür. İstenir ve beklenir.
Üzüntülü bir annenin feryadı ise tahammül eşiklerini zorlayan, hüzne boğan ve tüm zamanların en istenmeyen halidir bir haykırış için.
Kep fırlatan bir öğrencinin çığlığı ne kadar azimse, karanlıkta kalanın çığlığı da ürkütücü bir çaresizliktir aslına bakılırsa…
Uzun yıllar görülmeyen eski dostla karşılaştığımızdaki nida, sevincin kat katını yaşatırken, telefonda aldığımız kötü haber de içimize akıttığımız sessiz çığlığın bedelini ödetir bize.
Yapılan pazarlama kampanyası sonundaki zafer çığlığı her zaman kriz sırasındaki imdat çığlığına tercih edilir. Ekipler için biri başarıyı, diğeri ise başarısızlık ihtimallerini temsil eder.
Siz olsanız hangisini seçerdiniz?
Çığlığa son mu, çığlığa yol mu?